Willem Dafoe’nun En İkonik 10 Rolü

Willem Dafoe‘nun en ikonik 10 rolü. Oldukça deneyimli bir aktör olan Willem Dafoe, hemen hemen her türde filmle karşımıza çıkmış ve performansıyla her defasında aklımızı başımızdan almayı başarmıştır.

Filmografisinde 134 yapım ve 4 Akademi Ödülü adaylığı bulunan Dafoe’nin en ikonik 10 rolünü sizler için derledik…

1. The Lighthouse (2019)


The Lighthouse, 20. yüzyılın başlarında Maine’de yaşayan, iki deniz feneri bekçisinin hikayesini merkezine alıyor. Eski bir denizci olan Thomas Wake, gizemli bir adada deniz feneri bekçiliği yapan bir adamdır. Yıllardır adada tek başına bekçilik yapan Thomas’ın yanına, işlerde yardımcı olması için Ephraim Winslow adında bir genç gönderilir. Birlikte çalışmaya başlayan Thomas ve Ephraim arasında çok geçmeden büyük bir iktidar savaşı meydana gelir. Yaptığı işi büyük bir sorumlulukla yerine getiren Thomas, gücünü ispatlamak için tecrübesiz bir genç olan Ephraim üzerinde baskı kurmaya başlar. Ufak bir adada deniz fenerinin içinde hapsolan ve zamanla akıl sağlığını kaybetmeye başlayan iki adam, en derin korkuları ile yüzleşmek zorunda kalır.

2. At Eternity’s Gate (2018)


At Eternity’s Gate, Vincent van Gogh’un Arles’teki son zamanlarını konu ediyor. Ünlü ressamının hayatının ele alındığı filmde, Van Gogh’u William Dafoe canlandırıyor. Van Gogh’un hayatının bilinmeyenlerinin anlatıldığı yapımın yönetmen koltuğunda Julian Schnabel oturuyor. Senaryosunu yönetmen Schnabel ve Jean-Claude Carrière’nin birlikte kaleme aldığı biyografik yapımın oyuncu kadrosunda Oscar Isaac, Rupert Friend, Mads Mikkelsen gibi isimler yer alıyor.

3. The Florida Project (2017)


6 yaşındaki Moone ve ekibi, yetişkinlerin zorlu dünyasından tamamen uzak kendilerine ait bir dünya yaratmışlardır. Okulların tatil olmasıyla birlikte bu afacan grubun tek dertleri, istedikleri gibi koşup oynayabilmek, kimseyi umursamadan eğlenebilmek ve istedikleri zaman sınırsız dondurma yiyebilmektedir. Oysa yetişkinler için durum çok farklıdır. Artık çocuk olma lüksleri kalmamış yetişkinler için Florida yazı, zorluk, acı ve gözyaşı demektir.

4. The Grand Budapest Hotel (2014)


The Grand Budapest Hotel, 20. yüzyılın başlarında iki savaş arasındaki dönemde geçmektedir. Hikayede, Avrupa’nın hayali Zubrowka şehrinde bulunan Büyük Budapeşte Oteli’nin ihtişamlı dönemine ve otelde kapı görevlisi olarak çalışan M. Gustave ile lobi görevlisi Moustafa’nın arkadaşlık hikayesine tanık oluyoruz.

5. The Aviator (2004)


Başarılı bir film yapımcısı ve havacılık sektöründe söz sahibi bir isim olan Howard Huges, iş hayatında olduğu kadar aşk hayatında da yeterince göz kamaştırıcıdır. İkinci Dünya Savaşı’nda uçaklarını savaş uçaklarına uyarlayan Huges, kariyerini göklere çıkarmayı başarmıştır. Ancak Hughes için herşey yolunda değildir çünkü onun kendi üzerinde yarattığı baskı birçok erkeğin asla tahammül edemeyeceği türdendir.

6. Spider-Man (2002)


Peter Parker, sosyal hayatında pek de başarılı olamayan bir öğrencidir. Okulda akranları tarafından sürekli olarak hor görülmekte ve aşık olduğu Mary Jane’i sadece hayal edebilmektedir. Bir gün okulun çıkardığı bir gezide üzerinde deneyler yapılan bir örümcek tarafından ısırılır. Peter Parker’ın sıradan hayatı baştan aşağı değişecektir. Peter, örümceğin içgüdüsel yeteneklerini kazanacak ve bunu şehrin karanlığında kaybettiği amcasının intikamını almak üzere kullanacaktır.

7. The Boondock Saints (1999)


İrlanda asıllı ikiz kardeşler Connor ve Murphy McManus, Boston’da yaşamaktadırlar. Dindar insanlar olan bu ikili Tanrı’nın kendilerine Dünya’yı kötülüklerden korumak misyonu yüklediğine inanarak, Boston’un azılı suçlularını ortadan kaldırmaya başlar. Kurbanlar kötü insanlar olunca halktan kimse paniğe kapılmaz. Hatta ikizlerin peşine düşen FBI ajanı Paul Smecker bile bu temizliği kendisinin yapmak isteyip yapamadığı birşey olarak görmektedir.

8. The English Patient (1996)


Micheal Ondaatje’nin aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film, II. Dünya Savaşı İtalya’sından Kuzey Afrika’nın savaş öncesi çöllerine kadar uzanan bir aşk, benlik ve savaş öyküsünü anlatıyor. 1944 yılının Ekim ayında, İtalya’da hemşirelik yapan bir Kanada Fransızı olan Hanna ölmek üzere olan bir askere bakmak için gönüllü olur. Vücudunun her yeri yanıklar içinde ve hafızası gidip gelmekte olan askerin tek hatırladığı İngiliz ve bir karısı olduğudur. İkilinin izole hayatı bir başka Kanada Fransızı David Caravaggio’nun gelişiyle sarsılır, nitekim Caravaggio İngiliz hastanın Almanlar’la işbirliği yapan bir casus olduğuna emindir.

9. Mississippi Burning (1988)


Irkçı geçmişiyle tanınan ABD’nin güney eyaleti Mississipi’de, 60’lı yıllarda bir zenci için yaşam hiç de kolay değildir. Bunu değiştirmek için çalışan üç insan hakları eylemcisinin ortadan kaybolması iki FBI ajanının bölgeye gelmesiyle sonuçlanır. Kendisi de bir Güneyli olan tecrübeli ajan Anderson, oralılarla nasıl iletişim kurulacağını gayet iyi bimektedir ve soruşturmayı kendine has yöntemlerle yürütür. Genç Ajan Ward ise daha çok idealisttir ve delilleri ince eleyip sık dokumaktadır. İki ajanın yanısıra valiyi, şerifin bürosunu, Ku Klux Klan’ı ve göründüğünden daha fazlasını barındıran esrar perdesini kaldırmak kolay olmayacaktır.

10. Platoon (1986)


Chris Taylor isimli bir öğrenci okulunu bırakarak gönüllü asker olarak Vietnam Savaşı’na katılır. Vietnam’da bir sınır cephesine atanan Taylor cephede hüküm süren olumsuz hava koşulları ve yorucu şartlar nedeniyle bitap düşer. Bir gece Vietnamlılar’ın saldırısına tanık olan bölük bu hengame esnasında kimi askerlerin ölümüne tanık olur. Bu küçük askeri birlikte iki çavuş arasında yaşanan güç gösterileri de kötü sonuçlara sebep olur. Ne için savaştığını bilmeyen bu insanlar günden güne hayat, ölüm ve savaş kavramlarına dair inançlarını kaybetmektedirler.

Bu haberleri de beğenebilirsiniz

The Peasants filmi hakkında bilinmeyenler!

‘Dune: Part Two’nun en iyi 10 karakteri!

2024’e damga vuracak filmler yolda!

2023’ün En İyi 10 Film Fragmanı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir