Kasım’da izlenmesi gereken 12 film!

BBC, Kasım ayında izlenmesi gereken filmleri listeledi. “Wicked: For Good”dan “Wake Up Dead Man”e Kasım ayında izlemeniz gereken 12 film listemizde.

1. The Running Man

“The Running Man”, Stephen King’in Richard Bachman takma adıyla yazdığı distopik romanlardan biridir. Bu romanlardan bir diğeri olan “The Long Walk”, bu yılın başlarında sinemaya uyarlanmıştı. “The Running Man” ise 1987’de Arnold Schwarzenegger’in başrolünde olduğu bir filme dönüştürülmüştü.

Ancak Edgar Wright’ın (Shaun of the Dead, Last Night in Soho) yönettiği yeni ve karanlık versiyon, King/Bachman kitabına çok daha sadık kalıyor. Filmin kahramanı Glen Powell tarafından canlandırılıyor; sıradan bir aile babası olan bu karakter, para sıkıntısı nedeniyle ölümcül bir televizyon yarışmasına katılmayı kabul ediyor. Anlaşmaya göre, 30 gün boyunca hayatta kalabilirse büyük bir servet kazanacaktır, ancak bu süre boyunca ABD genelinde son derece iyi eğitilmiş katiller tarafından avlanacaktır.

Wright, Entertainment Weekly’e yaptığı açıklamada, filminin “hem eğlendirici hem de aynı ölçüde güçlü” olmasını umduğunu söyleyerek şunları ekledi:

“Bilim kurgu olarak bu hikâye, bulunduğumuz döneme rahatsız edici derecede uygun. Belki de hayal edebileceğimizden bile daha güncel.”

Film, 6–14 Kasım tarihleri arasında uluslararası olarak vizyona girecek.


2. Nuremberg

II. Dünya Savaşı’nın ardından başlayan Nürnberg savaş suçu davalarında, Nazi sanıklar, mahkemeye çıkmaya zihinsel olarak uygun olup olmadıklarının belirlenmesi için ABD’li psikiyatristler tarafından sorgulandı. Bu sanıklar arasında en önemlisi, Hitler’in ikinci adamı Hermann Göring’di.

James Vanderbilt’in, Jack El-Hai’nin romanından uyarladığı tarihî dramada Rami Malek, baş psikiyatrist Douglas Kelley’i canlandırıyor. Russell Crowe ise, idam cezasından kurtulmak için blöf yapmaya çalışan, pişmanlık duymayan Göring rolünde. Filmin yardımcı oyuncu kadrosunda, davaların devam etmesini sağlayan ABD’li ve Britanyalı subayları canlandıran Michael Shannon ve Richard E. Grant yer alıyor. Ancak filmin asıl çekim merkezi, Malek ve Crowe’un karşılıklı performansları.

Deadline’dan Pete Hammond, Nuremberg filmi için şunları söylüyor:

“Bu, film yapımı ve oyunculuk açısından olağanüstü bir başarı. Daha önce sinemada anlatılmamış, büyüleyici ve acilen anlatılması gereken bir hikâye… Bu iki Oscar ödüllü oyuncu, adeta nefes kesici bir satranç maçında karşı karşıya geliyor.”

🎬 Gösterim tarihleri:

ABD: 7 Kasım
Birleşik Krallık ve İrlanda: 14 Kasım
Yeni Zelanda: 27 Kasım


3. Sentimental Value

“The Worst Person in the World” (2021), son yılların en çok beğenilen filmlerinden biriydi. Oslo’da yaşayan genç bir kadının birkaç yılını anlatan bu Norveç yapımı, Renate Reinsve’in başrolünde yer aldığı, Joachim Trier imzalı ışıltılı bir komedi-dramaydı.

Şimdi aynı ekip, yeni filmleri “Sentimental Value” için yeniden bir araya geldi. Filmde Reinsve, başarılı bir oyuncuyu canlandırıyor; Stellan Skarsgård ise onun babasını — kariyeri düşüşte olan, benmerkezci bir yönetmeni — oynuyor. Baba, kariyerini yeniden canlandırmak için kızını yeni filmine dahil etmek ister. Ancak kızının bunu reddetmesi üzerine, yerine Elle Fanning’in canlandırdığı bir Hollywood yıldızını işe alır. Bu karar, zaten gergin olan baba-kız ilişkisini daha da karmaşık hale getirir.

Vanity Fair’den Richard Lawson, film hakkında şöyle diyor:

“Trier bir kez daha zarif, esnek, düşünceli ve şaşırtıcı bir film ortaya koymuş. Sentimental Value, dünyanın karmaşası içinde insan olmanın sonsuz inceliklerini bilen bir yönetmenden, zengin ve insancıl bir bakış sunuyor.”

🎬 ABD’de gösterim tarihi: 7 Kasım


4. Die, My Love

“Die, My Love” filminde Jennifer Lawrence ve Robert Pattinson, birbirine tutkuyla bağlı genç bir çift olan Grace ve Jackson’ı canlandırıyor. Çift, Jackson’ın ailesinin yaşadığı yere çok uzak olmayan, kırsalda, ıssız bir eve taşınıyor. Orada, yazılarına ve müziklerine tamamen odaklanabilecekleri, dikkat dağıtıcı hiçbir şeyin olmadığı bir hayat kuruyorlar — kulağa tam bir hayal gibi geliyor.

Ancak dikkat: Filmin yönetmeni, We Need to Talk About Kevin ve You Were Never Really Here gibi karanlık yapımlarla tanınan Lynne Ramsay. Bu da demek oluyor ki, bu “rüya” kolaylıkla bir kabusa dönüşebilir.

Gerçekten de öyle olur: Grace’in bir bebeği olduktan ve Jackson günlerce evden uzakta çalışmaya başladıktan sonra, Grace kendini giderek artan bir öfke ve hayal kırıklığı sarmalında bulur.

HeyUGuys’dan Linda Marric, filmi şöyle tanımlıyor:

“Senaristler Alice Birch ve Enda Walsh ile birlikte çalışan Ramsay, hem samimi hem de rahatsız edici bir eser yaratmış — beklentilerin ağırlığı altında yavaş yavaş çöken bir kadının portresi.”

🎬 Gösterim tarihleri:

ABD, Kanada, Birleşik Krallık ve İrlanda: 7 Kasım


5. Jay Kelly

George Clooney’nin son filmi, oyuncunun kendisine pek de uzak olmayan bir rolü konu alıyor: bir dizi çok sevilen filmde rol almış, yakışıklı ve çekici bir Hollywood yıldızını canlandırıyor.

Ancak Jay Kelly adındaki bu karakterle Clooney arasında bazı farklar var. Gerçek hayatta Clooney, kariyeri ve hayat seçimlerinden memnun bir izlenim verirken, Noah Baumbach’ın (Marriage Story, The Squid and the Whale) yazıp yönettiği bu hüzünlü komedi-dramda Jay, akıl hocasının ölümüyle birlikte bir özgüven krizi yaşamaya başlıyor.

Filmde Adam Sandler, Jay’in uzun yıllardır birlikte çalıştığı, sabırlı menajerini canlandırıyor. İkili, Avrupa boyunca bir tren yolculuğuna çıkar ve bu süreç, Jay’in hem kariyerini hem de kendisini sorgulamasına neden olur.

The Independent’tan Geoffrey Macnab, film hakkında şunları söylüyor:

“Baumbach ve Britanyalı oyuncu-yazar Emily Mortimer tarafından birlikte kaleme alınan son derece zekice bir senaryo, Hollywood’a dair iç şakaları; statü kaygısı, şöhret kültürünün boşluğu ve aile bağlarının kırılganlığı üzerine keskin gözlemlerle dengeliyor. Clooney kariyerinin en iyi performanslarından birini sergiliyor.”

6. Left-Handed Girl

Sean Baker, bu yılın En İyi Film Oscar’ını kazanan Anora’nın yönetmeni olarak tanınıyor. Henüz yeni yönetmenlik projesini açıklamasa da, Left-Handed Girl (Solak Kız) adlı filmin senaristlerinden, yapımcılarından ve kurgucularından biri olarak karşımıza çıkıyor. Filmin yönetmenliğini ve ortak senaristliğini ise Baker’ın uzun süredir birlikte çalıştığı yapımcı Shih-Ching Tsou üstleniyor.

İkili daha önce olduğu gibi bu filmi de tamamen iPhone ile çekmiş — tıpkı Tangerine’de olduğu gibi.

Film, uzun yıllar kırsalda yaşadıktan sonra iki kızı (Shih-Yuan Ma ve Nina Ye) ile birlikte canlı ve hareketli Taipei’ye geri dönen bekar bir annenin (Janel Tsai) hikayesini anlatıyor.

Variety’den Jessica Kiang, filmi şöyle tanımlıyor:

“Zor bir annelik ve acı verici bir kızlık deneyiminin kendinden emin, zarif bir portresi. Her anlatı katmanını aynı ölçüde canlı ve etkileyici tutmak ustalık ister, ama Tsou bu farklı bakış açıları arasında bir cambazın zarafetiyle gidip gelir. Karakterlerine, birbirlerine karşı göstermedikleri kadar derin bir şefkatle yaklaşıyor.”

🎬 Gösterim tarihleri:

ABD ve Birleşik Krallık sinemaları: 14 Kasım
Netflix (uluslararası): 28 Kasım


7. Wicked: For Good

Başlangıçta, Wicked müzikalini iki ayrı filme bölmek garip bir fikir gibi görünüyordu — ama sonunda bunun dahiyane bir hamle olduğu ortaya çıktı. İlk Wicked filmi, 2024’ün en çok izlenen beşinci sinema hiti olmuştu; bu nedenle ikinci bölüm olan Wicked: For Good’un da gişede büyüleyici bir etki yaratması bekleniyor.

Film, The Wizard of Oz’un (Oz Büyücüsü) olaylarından önce geçen yeniden yorumlanmış bir ön hikâye. Dorothy’nin yol arkadaşları olan Teneke Adam, Korkuluk ve Korkak Aslan’ın köken hikâyelerini içeriyor, ancak filmin asıl odağı iki cadı — Elphaba ve Glinda. Bu karakterleri sırasıyla Cynthia Erivo ve Ariana Grande canlandırıyor.

Üstelik, filmde Broadway versiyonunda yer almayan yeni şarkılar da bulunuyor. Ariana Grande, Empire dergisine verdiği röportajda şöyle diyor:

“Bu [yeni] şarkı için çok minnettarım, çünkü karakter olarak bunu hak ediyor. [Glinda’yı] ‘Oz’un kaderini değiştireceğim. Gerçekten iyi birine dönüşeceğim ve insanlar için güvenli bir alan yaratacağım’ derken izliyoruz.”

🎬 Gösterim tarihleri:

Uluslararası olarak 17–21 Kasım arasında vizyona girecek.


8. The Secret Agent

Oscar ödüllü I’m Still Here gibi, The Secret Agent da 1970’lerde Brezilya’daki acımasız askeri diktatörlük dönemini konu alıyor. Ancak Walter Salles’in filmi daha sakin ve duygusal bir drama iken, Kleber Mendonça Filho (Bacurau, Aquarius) bu kez geniş kapsamlı, şık ve yer yer gerçeküstü bir gerilim filmi ortaya koymuş.

Filmde Wagner Moura, açgözlü bir politikacıya karşı çıktığı için başına büyük belalar açılan, sakin mizaçlı bir akademisyeni canlandırıyor. Peşine iki tetikçi takılmıştır, ancak ülke dışına kaçmadan önce karnaval haftasının kaotik ortamında Recife şehrinde saklanmak zorunda kalır.

Time Out’tan Dave Calhoun filme övgüyle yaklaşarak şöyle yazıyor:

“Yasaların işlemediği bir devletin korkusunu ve saçmalığını mükemmel biçimde yansıtan bir film. The Secret Agent, mekân ve tehlike duygusu açısından sert ve canlı, aynı zamanda tuhaf bir havası var ve politik-suç gerilim türüne insani bir dokunuş katıyor.”

🎬 Gösterim tarihi:

ABD: 26 Kasım


9. Zootopia/ Zootropolis 2

Disney’nin Zootopia (Birleşik Krallık’ta Zootropolis olarak bilinir) filminden tam dokuz yıl sonra, konuşan hayvanlarla dolu o renkli dünyaya geri dönüyoruz. Bu kez yine kurnaz tilki Nick Wilde (Jason Bateman) ile hevesli tavşan dedektif Judy Hopps (Ginnifer Goodwin) birlikte çalışıyor.

İlk film, hem toplumsal mesajlarıyla hem de esprili anlatımıyla Disney’in en zeki komedilerinden biri olarak övgü toplamıştı — (tabii, sürücü belgesi merkezinde çalışan o ağır hareket eden tembelleri kim unutabilir ki?). Bu yüzden devam filmine yönelik beklentiler oldukça yüksek.

Yeni film, yıllardır merak edilen bir soruya da yanıt veriyor:
👉 Zootopia’da neden hiç sürüngen yoktu?

Filmin senaristi ve ortak yönetmeni Jared Bush, The Wrap dergisine yaptığı açıklamada şöyle diyor:

“Bu hikâyeyi anlatmanın tek yolu tarihsel bir bakış açısıydı. Tarihe dönme fikri bizi ilk filmi yaparken bile heyecanlandırmıştı. İlk film için binlerce yıllık bir geçmiş kurgulamıştık — hepsi son derece ilgi çekici ve eğlenceliydi, sadece siz o kısmını göremediniz.”

🎬 Gösterim tarihi:

Uluslararası olarak 26 Kasım’da vizyona girecek.


10. Eternity

Eternity, ilahi bir fikre sahip romantik bir komedi: ölümden sonra aşk yeniden başlıyor.

Filmde yaşlı bir kadın olan Joan öldükten sonra, öbür dünyada genç hâline (Elizabeth Olsen) dönüşüyor. Burada Joan, sonsuza kadar var olacağı cennet türünü seçmek zorunda kalıyor — belki bir sahil tatil köyü, belki de ihtişamlı bir gece kulübü. Ancak bundan daha zor bir seçim onu bekliyor:

Joan, kendisine yıllarca sadık kalan eşi Larry (Miles Teller) ile mi sonsuzluğu paylaşacak, yoksa 60 yıl önce ölen ve o zamandan beri onu bekleyen ilk aşkı Luke (Callum Turner) ile mi birlikte olacak?

Mashable’dan Kristy Puchko, filmi şöyle övüyor:

Eternity, hem kaotik hem de sevimli bir komedi — iç ısıtan bir eğlence. İki farklı aşk türü arasındaki çatışma ve iki güçlü aşk ilgisi arasındaki gerilim filmi heyecan verici kılıyor. Hikâyelerinin çılgın dönüşleri komik, çekici ve sıcak anlar yaratıyor… Ortaya çıkan sonuç zeki, büyüleyici ve kalp çarpıntısı yaratan bir romantik komedi.”

🎬 Gösterim tarihleri:
ABD: 26 Kasım
Türkiye ve Tayvan: 28 Kasım
Birleşik Krallık ve İrlanda: 12 Aralık


11. Wake Up Dead Man: A Knives Out Mystery

Daniel Craig, Rian Johnson’ın Knives Out serisinin üçüncü filminde yine özel dikim takımını ve o meşhur gösterişli Güney aksanını kuşanıyor.

Bu kez hikâye, New York’un kuzeyindeki bir kasaba kilisesinde geçiyor. Yeni atanan yardımcı rahip (Josh O’Connor), ateşli vaazlar veren bir papazla (Josh Brolin) ve çeşitli huzursuz cemaat üyeleriyle çatışmaya giriyor. Bu karakterler arasında bir kilise görevlisi (Glenn Close), sadık bir bahçıvan (Thomas Haden Church) ve zorluk çeken bir yazar (Andrew Scott) da var.

Tüm bu gerilim, gizemli bir kilitli oda cinayetiyle doruğa ulaştığında, olayın çözümü elbette dünyanın en iyi dedektifi Benoit Blanc’a düşüyor. Ancak bu kez Blanc’ın katı mantık anlayışı, hikâyenin “mucizevi” gizemleriyle sınanıyor olabilir.

BBC’den Caryn James, filmi şöyle tanımlıyor:

Wake Up Dead Man, gotik atmosferi ve derin temalarıyla önceki Knives Out filmlerinden daha karanlık bir tona sahip. Ancak aynı zamanda serinin en komik ve en eğlenceli halkası… [Johnson], klasik tür kalıplarını ödünç alıp yeniden şekillendirirken her zamankinden daha emin bir denge yakalıyor.”

🎬 Gösterim tarihleri:

ABD sinemaları: 26 Kasım
Birleşik Krallık sinemaları: 28 Kasım
Netflix (uluslararası): 12 Aralık


12. Hamnet

William Shakespeare’in oğlu Hamnet, 1596 yılında, henüz 11 yaşındayken hayatını kaybetti. Kısa bir süre sonra Shakespeare, oğlunun adını çağrıştıran “Hamlet” adlı oyununu yazdı — yas, ölüm ve varoluş üzerine derin bir sorgulama. Peki, Shakespeare bu eserine kendi en derin acılarını mı yansıttı?

İşte Maggie O’Farrell’ın çok övgü alan romanı Hamnet tam da bu sorudan yola çıkıyor. Roman, Oscar ödüllü yönetmen Chloé Zhao (Nomadland) tarafından sinemaya uyarlandı. Filmde Jessie Buckley, Shakespeare’in eşi Anne Hathaway’i (filmdeki adıyla Agnes) canlandırırken, Paul Mescal da genç ve hırslı Will Shakespeare rolünde.

IndieWire’dan David Ehrlich, filmi şu sözlerle tanımlıyor:

“Duygusal olarak yıkıcı bir drama… Ancak filmin bu kadar güçlü olmasının nedeni, ruhunuzu tamamen yerinden söküp alacak kadar sarsıcı bir yas hikâyesi olmasına rağmen, aynı zamanda bir çocuğa sahip olma deneyimi kadar, onu kaybetmenin de derinliğini anlatması.”

🎬 Gösterim tarihi:

ABD: 26 Kasım

Bu haberleri de beğenebilirsiniz

Stranger Things’ten İlhamla: Kasım Ayında İzlenebilecek En İyi 10 Dizi

62. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu

Sydney Sweeney Hayranları İçin: Yaklaşan Filmler ve Rolleri

2025 Sonbaharının En Çok Beklenen 10 Filmi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir